Psikoloji

Empati: Gelişimi ve Önemi

Empati, kişinin kendisini bir başkasının yerine koyabilmesi, duygu ve düşüncelerini anlayabilmesi demektir. Yunanca kökenli empathia kelimesinden gelir. ‘’Em’’ içinde, içerde demekken ‘’pathia’’ ise hissetme anlamına gelmektedir.

Köküne bakıldığı zaman empati, başkasının hissiyatını kendi içinde de hissedebilme anlamını taşır. Empati kavramı ilk olarak Theodor Lipps tarafından ortaya atılmıştır. Lipps, empatiyi ‘’bir insanın kendisini karşısındaki nesneye yansıtması, karşısındaki nesneyi içine alarak anlama süreci’’ olarak tanımlamıştır. 

Empati kavramını farklı psikoloji ekollerine ve yaş düzeyine göre ele aldığım yeni yazım sizlerle.

Türleriyle Empati

Empati kavramı bilişsel, duygusal ve empatik olmak üzere 3’e ayrılıyor. Bilişsel empati, başka bir kişinin nasıl düşündüğünü idrak edebilme yeteneğidir. Diğerlerinin zihinsel durumunu ve sürecini, bu duruma karşılık ne düşünebileceğini kavrayabilmemizdir.

Bilişsel empatiye sahip kişiler problemlere karşı çözüm üretmede başarılıdırlar. Durumları analiz etmeye, çözüm üretmeye, mantıksal davranmaya ve rasyonel düşünmeye daha yatkın kişilerdir. 

Duygusal empati, karşımızdakinin duygularını anlamak ve duygularına uygun tepkiler verebilmek demektir. Aynı zamanda bir başkası adına endişelenmek de duygusal empat bireylerin özelliğidir. Diğerinin duygusunu hissetmek, sıkıntıları hissetmek, şefkatli ve kapsayıcı olmak da empatinin duygusal türüne dahildir.

Empatik türü ise bir başkasının durumunu fiziksel olarak kendimize yansıtmak ve tepki vermektir. Örneğin, çok utanç verici bir durum yaşayan biri adına kızarmak. Stresli durumda birine şahit olunca midemizin bulanabilmesi de buna örnektir. Empatik becerileri kuvvetli insanlar yardım etmeye gönüllüdürler. Sosyal bağlantıları güçlü, bilişsel becerileri kuvvetlidir. 

Psikoterapi Yaklaşımlarında Empati Kavramı

Psikanalitik Yaklaşım

empati
Sigmund Freud

Freud, analistin kendi bilinçdışını hastanın bilinçdışına karşı alıcı ve kapsayıcı bir organa dönüştürmesi gerektiğini savunmuş. Psikanalitik yaklaşımla çalışan bir psikologun empat birey olması gerektiğine vurgu yaptığını söyleyebiliriz.

Ayrıca empatiyi iki yönüyle ele almış ve önemini belirtmiştir. Birincisi serbest çağrışımların ortaya daha rahat çıkabilmesi için terapistin empatisi konusu. İkincisi ise hastanın duygularını gösterebileceği ortamın varlığıdır. 

Psikanalize kendisini adamış bir başka isim olan Sandor Ferenczi de u konuyu ele almıştır. Nevroz oluşumunun ödipal dönem çatışmalarından kaynaklandığı düşüncesine karşın, erken çocukluk dönemindeki empati yetersizliğinden olduğunu öne sürmüştür.

Bu sebeple kendi terapilerinde yetişkin bireylerin içlerindeki çocuklara yönelmiştir. Danışanların hoşgörülü ve empatik yönlerini keşfetmelerine uygun bir terapi ortamı yaratmaya çalışmıştır.

Kavramımızın popülerliğini arttıran diğer bir kişi ise Kohut’tur. Kohut’a göre empati(kendi tanımıyla aracılı gözlem) bir başkasının iç dünyasını anlayabilmek için en önemli yoldur. Bir terapistin kendini hastanın yerine koyabilmesi, duygularını kendi içinde hissedebilmesi, zihninden geçenleri kapsayarak çalışması gereklidir.

Kohut, Olden, Schafer gibi isimler sayesinde 1960’ların başında empati sıradan bir kavram olmaktan çıkmış, terapideki ana amaçlardan biri haline gelmiştir. Özellikle analitik kuram için konuşursak, empati gücü yüksek bir terapistin seans becerisi iki kat fazla görülmekte. 

Davranışçı-Bilişsel Terapi

Davranışçı-bilişsel terapilerde empati, danışan ve terapist arasındaki işbirliğinin oluşması ve devamlılığı için oldukça önemlidir. Danışanın kendini anlaşmış, görülen ve duyulan bir pozisyonda görmesi sürecin devamlılığı ve iyileştiriciliği için yardımcı bir unsurdur.

Nörobiyolojik Bakış Açısı

Psikolojinin biyoloji temeline de dayandığını göz önünde bulundurarak nörobiyoloji alanında da empati ile ilgili yapılan çalışmalar mevcut. Kesin bilgi pek fazla olmasa da, empati ve nörobiyoloji denince akla ilk gelen şeylerden biri ağrı ve empatik yanıtıdır.

Buna dair çalışmalardan elde edilen bulgu, başka birinin deneyimlediği ağrı kendimizin bir ağrısı olduğunda aktive olan nöral ağları aktive edebiliyor. Yani bir başkasının o anki ağrısı, bizim daha önce ağrımız olduğunda aktifleşen nöronlarımızı aktive edip aynı ağrıyı yaşıyormuşuz hissiyatı verebiliyor. Gördüğümüz gibi empati sadece hissiyatı anlamayı değil, fiziksel ve biyolojik boyutu da olan bir kavram.

Çocuklarda Empatinin Gelişimi

empati

Bebeklerin empati duygusunu tam olarak hangi gelişim döneminde geliştirdiği bilinmese de, bir süre sonra yetişkinlerin duygu ve mimiklerine karşın tepki verdiklerini görüyoruz. Bebek büyüdükçe empatik tepkileri de büyüyüp gelişir.

Psikolojik kurama göre çocuklarda empatinin başlangıcı ve gelişimine dair farklı görüşler mevcut. Örneğin, Freud ve Piaget’e göre okul öncesi döneme kadar çocuklar egosentriktir. Yani düşünce yapıları benmerkezcidir, empatik tepkileri gelişmemiştir çünkü bilişsel süreçleri henüz yeterli değildir. Empatik tepki verebilmek için belirli bir akıl yürütme becerisine sahip olmak gereklidir. 

Fakat bazı araştırmacılar, çocukların okul öncesine kadar benmerkezci olduğu düşüncesine karşı çıkmıştır. Örneğin; Lennon ve Eisenberg, Freud ve Piaget’in aksine 4-5 yaş çocuğunun da empatik tepkiler verebildiğini ve empatik düşüncelerini ölçtüğünü belirtmiştir. 

0-1 yaş arası bebeklerin özellikle annenin tepkilerine ve hislerine kendilerince tepki verdikleri söylenebilir. Örneğin anne ağladığı zaman bebeğin de ağlaması, empatinin insandaki ilk belirtileri sayılır. Fakat 0-1 yaş arası bebeğin ağlamaya ağlamakla karşılık vermesi demek empati yeteceği geliştiğinden değildir. Taklit sebebiyle de olabilmekte. Bu sebeple tarihte psikologların empatinin gelişmeye başladığı yaş ile ilgili farklı görüşleri bulunuyor. 

2-3 yaş grubu çocuklar ise yardım etme, ağlayan birini görünce yanına gitme gibi hareketleri karşısındakinin hislerine dair bir empati geliştirmeye başladığının göstergesi olabilir. Bu yaş çocuğu, herkesin duygularının kendisininki gibi olmadığını kavramaya başlar. 3 yaşından itibaren ise artık diğer insanların duygu ve düşüncelerinin kendisininkinden farklı olduğunu ve bireye özgü olduğunu kavramış olurlar. 

Araştırmalar, çocuğa karşı şefkatli ve empatik tutumdaki anne-babalar ile öğretmenlerin bu olumlu davranışlarının çocukların empatik becerilerinin gelişmesinde rolü olduğunu göstermekte. Bu sebeple pek çok becerimizin şekillendiği çocukluk döneminde empatinin çocuğa aşılanması oldukça önemli.

Empati ve Sosyal Zekâ

Öğretmen sadece bilgi aktaran değil aynı zamanda çocukları sosyal ve gelişimsel olarak da etkileyen kişidir. Öğretmen ve okul ortamı da çocuğun empati yeteceğini geliştirdiği belki de en önemli alandır. Diğer insanlar gibi hissedebilme, kendine özgü düşünceleri kapsayabilme amacıyla empati bir öğretmen, okuldaki sosyal ortamın verimini artırabilmekte.

Sonuç Olarak…

Sonuç olarak, erken çocukluktan itibaren gelişmeye başlayan empati yeteneklerimiz önemli bir yere sahip. Özellikle ruh sağlığı çalışanı olmak için empati becerilerimizin gelişmiş olması gereklidir. Olumlu davranışları teşvik edebilmek, insan ilişkileri, mesleki başarı gibi birçok alanda empati yeteneğimiz bizi geliştiren bir rol de.

Başkalarına yardım etme ve başkalarının duygularını anlamamızı sağlayan bu yetenek, aynı zamanda toplumsal hayat için de önemli. Bireylerin birbirleriyle yardımlaştığı ve hislerini göz önünde bulundurarak hareket ettiği toplum, yaşamak için her zaman daha elverişli olacaktır.

Kaynakça

Ersoy, E., & Köşger, F. (2016). Empati: Tanimi ve Önemi/empathy: Definition and its importance. Osmangazi tıp dergisi, 38(2), 9-17.

Özbek, M. (2005). İnsan ilişkilerinde empatinin yeri ve önemi. In Journal of Social Policy Conferences (No. 49).

Hüseynova, S. (2018). Empati ve çocuklarda empatinin gelişimi. TURAN-SAM, 10(39), 166-172.

Basch, M.F. (1983). Empathic understanding: A review of the concept and some theoretical considerations. J Am Psychoanal Assoc, 31,101-126.

Shlien, J. (1999). Empathy in psychotherapy: A vital mechanism? Yes. Therapist’s conceit? All too often. By itself enough? No. Empathy: Reconsidered: New directions in Psychotherapy, 2nd edition. Bohart A.C., Greenberg L.S. (ed.). Washington, D.C.: American Psychiatric Press.

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir