Psikoloji

Grup Bağlılığı ve Uyma: Sosyal Hayatımızın Şairleri

Grup bağlılığı ve uyma davranışı, sosyal psikoloji alanının iki önemli fenomenini, Ölü Ozanlar Derneği filmi ile aktaracağım yazım sizlerle.

Biz insanlar; sosyal hayatımızda var olabilmek, var olduktan sonra kalıcı olabilmek için çeşitli stratejiler, davranışlar veya tutumlar sergileriz. Bu davranış, strateji veya tutumlar, sosyal psikoloji alanı altında kavramsallaştırılmış ve tanımlanmıştır. İncelemem, bu kavramlardan grup bağlılığı ve uyma davranışı ile ilgili olacak. Söz konusu kavramları ise eşsiz bir film olan Ölü Ozanlar Derneği’nden (Dead Poets Society) örnekler eşliğinde pekiştireceğim.

Grup Bağlılığı ve Uyma

grup bağlılığı ve uyma

Takındığımız çoğu davranışı veya gösterdiğimiz tutumları, kendimizi bir grup içinde hissetmek için araç olarak kullanabiliriz. Uyma davranışı veya uyum olarak bahsettiğimiz kavram, başkalarının etkisi nedeniyle sorgulamaksızın davranışlarda meydana gelen değişikliktir. (Sassenberg, & Vliek, 2019, s. 86)

Bu değişiklik; sosyal standartlara, tutumlara veya uygulamalara göre gerçekleşir. Bazen insanlar çevrelerindeki diğer insanların davranışlarını gözlemleyerek bir durum veya olay karşısında nasıl tepki verecekleri konusunda onlardan ipucu alırlar.

Diğer bir deyişle, kafalarını karıştıracak bir durumda ne yapacaklarını bilemedikleri için diğer insanlara uyarlar. Bazense alay edilmemek veya cezalandırılmamak için grubun kendilerinden beklediği şekilde davranmayı seçerler. Özetle, diğer insanlar bizi onlara uymaya yönlendirir. Onları davranışlarımıza rehberlik edecek bir bilgi kaynağı gibi görürüz. (Aronson vd., 2013, ss 198-231)

Grup bağlılığı ise; bir grubun nasıl bir araya geldiğini, grup üyelerinin nasıl etkilendiğini ve bu birlikteliğin farklı değişkenler üzerindeki etkilerini anlamak için önemli unsurlardan biri. Kısaca bu kavram, grup üyelerini birbirine bağlayan, üyeler arasındaki sevgiyi teşvik eden grubun niteliğidir. Bir grup üyeleri birbirlerine çekici geldiklerinde birleşir. Grup son derece uyumlu olduğunda, sapmalara karşı büyük bir baskı uygular ve uyumsuz olanları reddeder. (Aronson vd., 2013, ss 242)

Ölü Ozanlar Derneği Konusu

ölü ozanlar derneği

Ölü Ozanlar Derneği, yönetmenliği Peter Weir tarafından yapılan benzersiz bir film. Filmin başrollerinde Robin Williams, Ethan Hawke ve Robert Sean Leonard gibi ünlü oyuncular yer alıyor. Film, 4 ana prensibe sahip olan Welton Akademy adında bir özel okulda geçmekte. Bu prensipler; gelenek, onur, disiplin ve mükemmellik.

Okul oldukça katı kurallara sahip ve müdür ile öğretmenlerinin çok disiplinli olduğu bir kurum. Filmin odağında olan, okula yeni gelen edebiyat öğretmeni John Keating. Öğrencilerin Bay Keating ile birlikte nasıl bir değişim ve gelişim geçirdiğini gözlemliyoruz yapım boyunca.

Bay Keating, kalıplaşmış düşüncelerin dışına çıkarak okulun yöntemlerinin tamamen karşısında yer alır. Öğrencilerine hayallerinin peşinden koşmaları için gerekli olan öz güveni aşılar. İçeriği bakımından Ölü Ozanlar Derneği, sosyal psikoloji alanının fenomenlerinin birçoğunu barındıran etkileyici bir film olma özelliği taşıyor.

(Yazının devamı –spoiler– içermektedir.)

Ölü Ozanlar Derneği’nde Grup Bağlılığı ve Uyma Davranışı

Uyma

Filmdeki okulun prensiplerine ve kurallarına bakıldığında temel olarak uyma davranışının ön planda tutulduğu söylenebilir. Okuldaki öğrencilerin aynı kıyafetleri giymesi, akademik performansın her şeyden önemli görülmesi, her öğrenciden yüksek akademik performans beklenmesi ve kurallara uymanın önemi, buna örnek olarak verilebilir.

Bu okuldaki öğrenciler okulun kendilerine dayattığı; sosyal normlara, kabul edilebilir davranış, değer ve inançlara uymaya çalışmakta. Öğretmenleri ve aileleri tarafından beğenilmek ve kabul edilmek için büyük çaba sarf etmekteler. Bu şekilde, öğrenciler normatif sosyal etkinin oluşturduğu bir uyma davranışı gerçekleştirmekte.

Normatif sosyal etkiyi açıklamak gerekirse; insanlar bir grubun veya topluluğun sosyal normlarına, grubun üyelerinin kabul edilebilir davranış, değer ve inançları için sahip olduğu örtük veya açık kurallara uymaktadır. Filmde, Bay Keating, öğrencilerine uyma davranışlarını yıkmalarını, kendileri olmalarını ve anı yaşamalarını öğretmeye çalışır. (Aronson vd., 2013, s. 205)

Bu durumun en iyi örneklerinden biri, Bay Keating’in öğrencileri avluya çıkardığı ve bir etkinlik yaptırdığı sahnede görülmekte. O, üç öğrenciden yürümesini rica eder. Başlarda kendi tempolarıyla yürüyen öğrenciler daha sonra bir düzen kurar ve aynı adımları atmaya başlar. Diğer öğrenciler ise ritim tutar.

Daha sonra Keating, avluyu öğrencilere bırakır ve herkesten kendi adımlarını bulmasını, kendi ritmini oluşturmasını ister. Bu sahnede, öğretmenin vermek istediği mesajları şöyle yorumlamak mümkün: Kendiniz olun, kendinizi keşfedin. Okulun ve ebeveynlerinizin prensiplerine göre değil kendiniz yolunuzu çizin.

Böylece uyumu yıkmaya çalışmaktadır Bay Keating. Fakat diğer yandan, sahnede yer alan bir başka öğrenci, Charlie Dalton, etkinliğe katılmayı reddeder. Onun bu davranışı uyma davranışını destekler bir nitelik taşımakta.

“Oh Captain, My Captain!”

ölü ozanlar derneği

Uyum açısından bakıldığında, filmdeki bir başka etkileyici örnek Neil Perry adlı karakterin geçirdiği değişim. Neil Perry, hayatı boyunca babasının baskısı altında yaşayan ve söylediklerine uyan bir çocuk. Babası, dersleri konusunda oldukça baskıcı ve katı. Burada Neil’in otoriteye itaat ettiği açıkça görülmekte.  Fakat Neil, oyuncu olmayı düşleyen bir çocuk. Babası bir tiyatro oyununa katıldığını öğrenince Neil’e çok kızarak oyunu bırakmasını ister. Neil ise, babasını dinlemeyerek yine de oyunda oynar. Bu durum, Neil’in babasına karşı olan uyma davranışını yıktığını bizlere göstermekte.

Genel olarak filmdeki birçok sahnede uyma davranışının yıkılmasına dikkat çekiliyor. Ayrıca, bireylerin kendi seçimlerini yaparak özgürce hareket etmesine de işaret edilmekte. Bay Keating’in filmin ilk sahnelerinde bahsettiği “Carpe diem! (Seize the day!)” düşüncesi ile öğrencilere kendileri olmalarını, anı yaşamalarını ve tadını çıkarmalarını anlatır. Bir grup öğrenci, Ölü Ozanlar Derneği adlı topluluk altında geceleri toplandıkları bir mağarada birbirlerine şiirler okurlar. Böylece okulun dayattığı sosyal norm, inanç ve davranış kalıplarını kırarak özgürleşmeye çalışırlar.

Bunlara ek olarak, filmin ilk sahnelerinde, Bay Keating, öğrencilerinden kitaplarının şiirin nasıl yazıldığı ile ilgili olan bölümü yırtıp atmalarını ister. O, burada öğrencilerine şiirin bir kalıbının olmadığını ve kalıplardan çıkmayı öğretmek ister. Keating, amacına ulaşarak öğrencilerin çoğuna diğer insanlara uyma davranışını yıkmaları için cesaret ve özgüven verir. Neil’in yanı sıra Todd Anderson adlı öğrenci, Keating’in okuldan kovulduktan sonra sınıfı terk edişi sırasında, sırasına çıkarak “Oh captain, my captain!” diyerek kendi kalıplarını, okulun sosyal normlarını ve uyma davranışını yıkar. Diğer öğrenciler de ona katılır.

Grup Bağlılığı

grup bağlılığı ve uyma

Filmde, bir grup öğrencinin “Dead Poet Society” adlı topluluk adı altında birbirlerine büyük bir bağlılık gösterdiği gözlemlenmekte.

Grupta yer alan öğrenciler, Bay Keating’in onlara aşıladığı “Carpe diem! (Seize the day!)” fikri ile büyük bir uyum yakalayarak bir araya gelirler. Neil’in Keating’in de içinde yer aldığı okulun eski yıllığını bulmasıyla Ölü Ozanlar Derneği tekrar canlanır. Neil arkadaşlarını da cesaretlendirerek bir grup oluşmasını sağlar. Bu grupta olan öğrenciler, kendilerini ifade edebildikleri, özgürce davranabildikleri mağarada birbirlerine şiirler okur. Böylece öğrencilerin aralarında büyük ve kuvvetli bir bağ oluşur.

Ölü Ozanlar Derneği adını verdikleri bu grupta yer alan öğrenciler birbirlerini destekler. Birlikte aynı amaç uğruna hareket ederler. Kendilerine kendileri olmaları için bir alan yaratırlar ve aralarındaki bağ gittikçe daha güçlü hale gelir. Öyle ki, okul müdürünün Ölü Ozanlar Derneği’ni öğrenmesinden ve konuşma yaparken Charlie’nin bir telefon ile yaptığı şakadan sonra, Charlie’yi cezalandırdığı ve ondan grupta yer alan öğrencilerin isimlerini vermesini istediği sahnelerde, Charlie büyük bir bağlılık göstererek müdüre grup hakkında bilgi vermez. Fakat diğer yandan Richard Cameron adlı bir öğrenci, öğrencilerin sorgulandığı sahnelerden birinde grup bağlılığını hiçe sayarak müdüre her şeyi anlatır. Bay Keating’in suçlu olduğunu söyler. Bu durumda Cameron’ın grup bağlılığının tam olarak gelişmediği gözlemlenmekte.

Etkileyici Bir Ütopya

grup bağlılığı ve uyma

Bizler, sosyal hayatımızda pek çok grup veya topluluk içinde yer alırız. Başta ailemiz ve akrabalarımız ile ev ortamında olmak üzere; arkadaşlarımızla birlikteyken, okuduğumuz okulda, çalıştığımız iş yerlerinde, bulunduğumuz her sosyal ortamda, çevremizdekiler farklı şekillerde davranmamızı bekler. Toplumsal normlar, toplumca kabul edilebilir örtük veya açık kurallar, bu davranışlarımızı şekillendirir.

Bir grupta veya toplulukta kabul edilen bir birey olmak, o grubun içinde yer almak ve kalıcı olmak için o gruptaki kişilere uyum sağlamaya ve onların davrandıkları gibi davranmaya başlarız. Bu durum, kendimizi/benliğimizi belirli kalıplar içine sokmamıza, hayatımızı diğer insanların gölgesinde yaşamamıza neden olur. Bazılarımız bunu kabullenir. Bulunduğu grupta kabul görmek için büyük çaba sarf eder ve o grubun davranış, inanç ve değer sistemine razı gelir. Bazılarımız ise Ölü Ozanlar Derneği‘nde örneklerini gördüğümüz gibi böyle yapmayı reddeder. Kendi yolunu kendi çizerek içinde bulunmaya zorlandığı gruplara başkaldırır.

Bunların yanında; benzerliklerimizin bulunduğu, yanlarında kendimiz olabildiğimiz ve özgür hissedebildiğimiz, kendi inanç ve değerlerimizle uyum içinde olabilen insanlar ile bir araya gelebilir ve onlarla bir grup içinde yer alabiliriz. Böyle bir durumda, uyum sağladığımız veya sağlayabildiğimiz gruplara büyük bir bağlılık duyarız. Bu bağlılık, o grubun içinde yer alan bireyler ile ilişkilerimizi güçlendirir ve kalıcı hale getirir. Böylece o grup içinde yer almaktan büyük bir mutluluk duyarız.

Adeta sosyal hayatımızın birer şairi olan grup bağlılığı ve uyma davranışı adlı bu iki kavram, bulunduğumuz sosyal gruplarda nasıl ve neden bulunduğumuzu ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. Hayatımızın her alanında attığımız her adım, takındığımız her tutum, gösterdiğimiz her davranış, diğer insanların bizi görebilmesi ve var olabilmemiz için. Bu, belki gerekli ve normal bir durum, belki de değil. Fakat hayatımızı onlar bizi kabul etsin diye diğer insanların davranış, inanç ve değerler sistemine göre yaşamak, pek adil görünmüyor.

Kendimizi özgür ve huzurlu hissettiğimiz, bir diğerinin düşüncelerine göre değil kendi düşüncelerimize göre davrandığımız, bir diğerinin doğrusu o olduğu için değil de bizim doğrumuz o olduğu için öyle davranmayı seçtiğimiz bir ütopya… Kulağa çok etkileyici gelse de, birçok değişken bunu imkansız hale getiriyor.

Umarım siz, kendinizi özgür hissedebildiğiniz gruplar içinde yer almayı başarabilmişsinizdir. 

Kaynakça

  • Aronson E., Wilson T. D., Akert R. M. (2013). Social Psychology. New Jersey: Pearson Education
  • Sassenberg, K., Vliek, M. L. W. (2019). Social Psychology in Action:  Evidence-Based Interventions from Theory to Practice. Switzerland: Springer Nature

Psk. Arzu Nur Özkan

27 Mart 1998 tarihinde İstanbul’da doğdum ve doğduğum günden beri hayatın akışında kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve çift anadal programı ile Psikoloji bölümlerinden derece ile mezun oldum. Yazı yazmak her zaman sevdiğim bir hobim oldu. Psikoloji gibi alanları seven hepimizi bir araya getiren Kazan’da yazılarım sizlerle buluşacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir