Hayao Miyazaki Dünyası 1: Kadın ve Kökler
Hayao Miyazaki eşsiz animeleri üzerinden dünya çapında ün kazanmıştır. Kendi stüdyosunu (Stüdyo Ghibli) kurduğu günlerden önce de üretmeye aralıksız devam eden Miyazaki’yi bu kadar özgün yapan nedir? Neden milyonlarca insan bu animeleri izler? Bu animeler bize neler söyler?
Yetişkin çizgi filmi olarak anılan yapımların yaş sınırı 7’ye dek düşer. Ebeveyn gözüyle baktığımda temiz içerikleri ve özgün kültürel konseptleri ile sanatçı benzer işlerden sıyrılır ve hatta başı çeker.
Bu yazıda Hayao Miyazaki ‘nin ödül alan animelerini masaya yatıracağız. Bunu yaparken ödüllü animeleri bazı kategorilere ayırıp bu yapımların ortak işlenen konulardaki konseptleri yakalamaya çalışacağız. İlk konseptimiz: Kadın ve Kökler. Bu konsept içinde ele alacağımız yapımlar: Prenses Manonoke, Küçük Cadı Kiki, Tepedeki Ev, Deniz Kızı Ponyo, Rüzgarlı Vadi olacak. İyi okumalar.
Kadın, Kökler, Ödüller
Hayao Miyazaki’nin animelerine baktığımızda, geldiği topraklardaki köklerini ardında bırakmak yerine gelenek ve tarihini cesurca sanatına işleyen bir yaratımla karşı karşıya geliriz. Bu çok heyecan vericidir çünkü yerelden kopmadan dünya çapında işlere imza atmak bir başarıdır.
Sanatçının hemen hemen her yapımında hissettiğimiz, kadına atfedilen geniş rol ve değerdir. Animelerinde baskın olan cinsiyetçi tutum, ataerkillikten çok uzaktır. Bu da animelerin başarısının altında yatan başka bir nedendir. Bu yazıda ele alacağımız animelerin her birinin bir çok ödülü bulunuyor. Sadece ortak başarılarına bir göz atalım:
Ödül adı/ Yapım Adı | Prenses Manonoke | Küçük Cadı Kiki | Tepedeki Ev | Deniz Kızı Ponyo | Rüzgarlı Vadi |
Annie Ödülleri | Bir Animasyon Üretimindeki Yönetmenlikte Üstün Bireysel Başarı (Adaylık) 1997 | Bir Animasyon Üretiminde Senaryo Yazımı (Adaylık) 2011 | Bir Animasyon Üretiminde Yönetmenlik (Adaylık) 2008 | ||
Venedik Film Festivali | -Altın Aslan (Adaylık) -Mimmo Rotella Vakfı Ödülü (Kazandı) -Gelecek Film Festivali Dijital Ödülü – Özel Mansiyon (Kazandı) 2008 | ||||
Tokyo Anime Ödülleri | -Kayda Değer Giriş – Japon Filmi (Kazandı) -Yılın Animasyonu (Kazandı) -En İyi Yönetmen (Kazandı) -En İyi Orijinal Hikâye (Kazandı) 2008 | ||||
Nebula Ödülleri | En İyi Senaryo (Adaylık) 1997 | ||||
Japon Akademisi Ödülleri | Yılın Filmi (Kazandı) 1997 | Özel Ödül (Kazandı) Popülarite Ödülü (Kazandı) | En İyi Animasyon Filmi (Kazandı) 2008 | ||
Anime Büyük Ödülü | Yılın Animesi (Kazandı) 1989 | Yılın Animesi (Kazandı) 1984 |
Filmlere Bakış
Rüzgarlı Tepe (1984)
Futuristik geleceği konu alan animede güçlü bir karakter yeniden kurgunun merkezindedir. Nitekim bu yapımda da bilge ve yaşlı bir yol gösterici kadın ve kötü kadın hükümdar arketipleri hikâyeye dahil olur.
Dünya değişmiş ve kirlenmiştir. Zehirli havanın hakim olduğu dünyada maskesiz solunabilecek çok az yer kalmıştır. Dünyadaki baskın tür artık dev böceklerdir. Hani antik çağlarda kalmış, insanlığın ortaya çıkmadan önce etrafta gezinen o kabuklu böcekler, filmin doğa tasviri sahnelerinde geniş yer kaplar. Böcekler dayanıklıdır, ormanlarda yaşayabilir.
Zararlı hava solumamak için kentlerini ormanlardan uzağa yapan toplumlar dünya üzerinde yaşama savaşı vermektedirler. Bu toplumların birini ele alan Hayao Miyazaki, başkarakter olan prensesin küçük uçaklarla özgürce uçabilmesini, böcek ırkıyla rahatça iletişim kurabilmesini işler. Sonrasında prensesin bu maharetleri, ormanı daha iyi anlaması ve çevre problemlerine çözüm bulmasını beraberinde getirir.
Sonuçta prenses halkına ve topraklarına bağlıdır. Ama dünyadaki kökleri daha derindedir. Tıpkı köklerinin aşağısına indiği orman gibi konunun köklerine ulaşıp çözüm araması manidardır. Güzel bir alegori barındıran o sahnede prensesin kendiyle yüzleşmesi de yer alır. Ortaya bir kadın karakterin kendiyle, ailesiyle ve dünyayla hesaplaşma hikâyesi çıkar.
Küçük Cadı Kiki (1989)
Küçük Cadı Kiki kitabı için daha önce yer verdiğimiz detaylı inceleme için buyurun. Kısaca bahsetmek gerekirse, artık büyüdüğü için evden ayrılıp başka bir şehirde yaşayacak olan cadının hikâyesi konu edinir yapım.
Hayao Miyazaki bu animede kitapta olduğu gibi cadılığın tarihine ve ya büyünün güzelliğine pek girmez. Burada bir kız çocuğunun büyüme hikâyesi vardır. Bu hikâyede arayışlar, izolasyon, duygusal ilişkiler ve maceralar yer alır.
Küçük Cadı Kiki insanlarla arasında olan farklılıklara rağmen köklerinin ait olduğu yola sadık kalacaktır. Hayatının amacına ulaşmak için çıktığı yola emek verecek ama cadı olduğunu bir gün bile unutmayacaktır. Sonuçta cadı ve insan olmak arasında fark vardır. Bu farklılıklar onu ne kadar zorlasa da ait olduğu kimlik ve misyonu ona her gün köklerini hatırlatacaktır.
Prenses Manonoke (1997)
Kadınların ön planda olduğu bir başka yapım olan Prenses Manonoke‘de birden fazla önemli kadın karakter mevcut. Ana karakter bir yolculuğa çıkan bir erkek olsa da ona bu kaderi biçen, karşılaştığı demir kentlilerin başındaki kadın hükümdar ve ormanda yaşayan kurt kız Prenses Manonoke animasyonda görülen tüm erkek karakterlerin önüne geçiyor. Bu detay filmin konusunun önüne geçecek kadar baskın. Karar verici güçler her daim kadın ve karakterin hayatını etkileyen de, düzene müdahale edenler de kadın.
Hayao Mayazaki ‘nin animedeki kadın karakterleri çeşit çeşittir. Örneğin, filmin başında karakteri yolculuğa gönderen köydeki bilge kadındır. Kilit rollerdeki kadınların dışında Demir Kent’teki canları ne isterse yapan ve toplumu domine eden neşeli kadınlar da yer alır. Çeşitli kadın tiplemeleriyle çevrili bu yapımda çevre kirliliği, doğaya yabancılaşma ve katliamın artması ile kötülüğün yayılması gibi konular işlenir. Görülmeye değerdir, değerlidir.
Filmin konusuna gelirsek, yola çıkan ana karakterimiz bir iblis yüzünden yara alıyor. Bu iblis ormanın tanrılarından birinin bedenine girdiği için tanrının sonunu getiriyor. Nitekim gencin aldığı yara ile yola arayışına koyulan genç yolda sinsi bir rahiple karşılaşıyor, sonra Demir Kentlilerle bir araya geliyor. En sonunda genç, ormanla tanışıyor. Demir Kent ormanda yıkım yapan bir fabrika adeta. Silah üretiyor, madencilik yapıyor ve ormanları yok ediyor. Bu yüzden orman tehlikededir. Ormanın ruhu ve tanrılar bu katliama dayanmaya çalışıyorlar ama sonunda savaş çıkıyor.
Prensesin Sınavı
Yapımda tanrıların tasviri ise dev boyutta hayvanlarla verilir. Ormanın ruhu ise filmin kalbindeki karakterdir. Gün doğumuna dek Godzilla misali dev haliyle ışıl ışıl salınırken geceleri insan yüzlü bir ala geyik görüntüsüne bürünür. Bu çizimlerin mitolojik alt yapısı olduğu aşikar. Hikâyede yıkımlar yapan halk ve başlarındaki kadın hükümdar, ormanın ruhunun başını almaya dek cüretkarlıklarını sonuna dek sergilerler. Ormanla ve doğa ile işbirliği yapmadan tanrıları kızdırarak ve onlara meydan okuyarak dünyada yaşam mümkün müdür? Peki, insanlar dersini alacaklar mı?
Filmde ormanda yaşayan ve artık kendini Tanrı Kurt’un çocuğu gibi gören Prenses Manonoke’nin adanmışlığı, ormana olan bağlılığı bir erkeğe olan sevgisinin önüne geçmez. O ormana aittir. İnsan olması fark etmez, kökleri nereye aitse orada kalır.
Küçük Deniz Kızı Ponyo (2008)
Hayao Miyazaki ‘nin merkeze kadın karakterleri aldığı başka bir yapım da Küçük Deniz Kızı Ponyo. Ponyo bir Japon balığıdır. Nitekim insanlardan bir arkadaş edinir. İnsan olmak için can atan bu büyülü yaratık aslında deniz tanrıçasının ve sihirbazın kızıdır.
Kökleri denizin altına uzansa da küçük bir kızın heyecanı ile insan olmak ister. Annesi onun kendi yolunu bulması için bir şans vermek isterken babası aynı fikirde değildir. Çünkü bir balığın insana dönüşmesi dünyanın dengesini bozar ve Ay Dünya’ya yaklaşmaya başlar. Bunu çözmek için Ponyo sihirden vazgeçer, insan olur ve yani kendi yolunu bulur.
Sonuçta balık olmaktan da vazgeçer, sihirden de. Onu olduğu gibi kabul eden bir erkek için her şeyden vaz geçen bir Japon balığı var hikâyede. Kökleri denizin derinliklerine uzansa da varlığının kabul ve takdir edilmesini konu edinir yapım.
Bu kabulü yetişkinlerin dünyasındaki vazgeçişle açıklayamayız. Çünkü Japon balığından küçük bir kıza dönüşen kız daha küçük bir çocuktur ve aslında vazgeçişler için oldukça erken bir yaştadır. Onu bunu yapmaya yönlendiren kabul edilme ihtiyacıdır. Yani hikâyede okuduğumuz çocukların olduğu gibi kabul edilme ve kaderlerinden farklı bir yol alabilme şansıdır. Neticede köklerimizi besleyen ve yolumuzu çizmemize yardım eden başka bir konu kabul edilme ve sevgi değil de nedir?
Tepedeki Ev (2011)
Hayao Miyazaki bu animede sıradan insanların dünyasını konu eder. Karakterimiz, pansiyon haline getirdiği evini en muazzam şekilde işleten, yetim bir liselidir. Sorumlulukları ağırdır ama kurduğu düzen tıkır tıkır işler. Okulda değişen dengeler ve öğrencilerin yıkılmaması için uğraştıkları kulüp binası ile onun da hayatı hareketlenecektir.
Başkarakterimiz geçmişe sıkı sıkı bağlı, gelenekleri konusunda hassas biri. Sıradan hayatı, okuldaki küçük çaplı mücadelesi ile kökten değişmek üzeredir. Okul bahçesindeki kulüp binası adeta şehir hafızasını temsil eder. Sonuçta küçük başlayan mücadeleleri yetkilerle görüşmeye gidecek ve kadın eli değen ve yeniden güzelleşen binanın son hali yetkileri etkiler.
Bu arada karakterin karşısına çıkan ve mücadelede başı çeken diğer karaktere kalbini kaptırır genç kadın. Onun ölen kaptan babası ile bağını öğrenince duygularına sahip olmaya çabalar. Gençlerin yeniden keşfettikleri kökleri ve uğruna savaştıkları her şey onları giderek daha da yakınlaştıracaktır.
Kökler ve hafıza hakkında olan yapım duygusallığı ile izleyeni içine alıyor. Dram severler için naif bir gösteri sunuyor. Kökler meselesini sorgularken geleneklerin bu konudaki rolü üzerine düşünmeye sevk ediyor. Yine aynı odağa gelirsek, köklerimizi besleyen sevgidir ve bu güçlü duygu her şeyi değiştirebilir.
Sona Doğru
İster bir prenses ol, ister bir cadı veya sıradan bir kadın, hayatın aktığı yol, arayışlar, maceralar ve duygularla bezelidir. Nasıl biri olduğumuz değil belki ama hayat yolunda öğrenilenler, heybemize attıklarımız ve aldığımız kararlar köklerimizden ayrı düşünülemez.
Köklerinin izin verdiği yere kadar bu yol oldukça kişiseldir. Hayat boyunca kökleri kişiyi izler, ona yol gösterir ve sonunda kendine çağırır. İşte bu köklerin nereye kadar ışık olacağı gene kişisel bir gayeye bağlıdır. İster o köklere dolanıp düşüp suçu gene onlara atarsın; ister köklerinin rehberlik etmesine izin verir, vardığın yerde köklerinle mutlu yaşarsın.
Köklerini dünyanın her yerine uzatmaktan çekinmeyen ve yaptığı her işle ilham veren Hayao Miyazaki’ye minnetle.
👏 Yol, illaki bir şeyler eksiltir.